19 Mayıs 2010 Çarşamba

Kurtar Beni Yarab!!! Ama çabuk ol lütfeeeennn ....

Sosyal fobi denen rezil illet bir derdim var. Hayatımda ilk kez psikoloğa gitme ihtiyacı hissettirdi bana. Tedavi medavi hikaye. Çocukluğuna ineceksin de sende bu korkuyu yaratan anıyı bulacaksın da , o anıyı yaşadığın- sende bu fobinin oluşmasını sağlayan kişiyi bulup yüzleşeceksin de derdin şıp diye geçecek. Irvin Yalom severim de yıllar süren terapilere verecek param yok. Hayatımı rezil ediyor bu konu. Beteri var tabii de benimki otorite figürü ile konuşma güçlüğü. Boğaz kupkuru, sesim kısık, kalbim sanki burnumun yerinde ve güp güp atıyor, kulaklarım uğulduyor, dizlerim titriyor , ellerim titiriyor, sesim titriyor, soğuk soğuk terliyorum, yüzüm ateş gibi ve kıpkırmızı, mimiklerime hakim olamıyorum yüzüm seğirmeye başlıyor, bayıldım bayılacağım modundayım. Sadece o anlarda değil, o anların olma ihtimalini aklımdan geçirdiğimde bile hemen başlıyor vücudum tepki vermeye. İş görüşmesi düşüncesi bile beni mahvediyor. Stresten uyuyamıyorum, sabah beşlerde uyanıyorum elim ayağım buz gibi , yemeden içmeden kesiliyorum. Bu daha ihtimal aşaması!! Bir de bu insanlarla yüzyüze gelme aşaması var, bayılacağımdan ve daha önemlisi kendimi rezil edeceğimden korkuyorum. Ay düşündükçe daralıyorum. Ben bu dertten kurtulmak istiyorum. Doğan Cüceloğlu'nun İçimdeki Çocuk kitabını önerdi psikolog. Okudum ! Eeee?? Değişen bir şey yok. Bir de anlık çözümler varmış:
* 2 defa burundan derin nefes alınıp ağızdan verilecek.
* Tüm vücut 2 defa sıkılıp kasılıp serbest bırakılacak
* Şeker yenecek kan şekeri yükseltilecek
* Bir gece öncesi bol bol nane çayı içilecek .

Valla hiçbiri bana çözüm değil. Yine anlamsızca korkuyor, endişe içinde geziyorum. Off çok sıkılıyorum!!!

17 Mayıs 2010 Pazartesi

Doktor Civanım

Oda olabildiğince loştur, erkek yavaşça kadına yaklaşır. Kadın üzerindeki gömleği çıkarıp yatağın üstüne koyar ve sırtüstü yatar. Erkek kadının yanına oturup ellerini boynunda gezdirir yavaşça sutyeninin askısını indirir. Kadın gözlerini kapayıp başını yana çevirir. Erkek kadının kolunu yukarı kaldırıp ellerini koltukaltında gezdirir. Kadının içi ürperir. Cııııırrrrrvvvvvvv .. ani fren sesi ve gerçeğe dönüş. Ortam ve durumlar aynen geçerli ama erkek elinde ultrason aleti olan bir doktor kadın ise lenf taraması yapılan hastadır! Ama kadın etkilenmiştir işte napsın yahu! Radyologların çalışma ortamı hastayı iyi hissettiriyorsa önemli olan bu değil mi yani?

İlk taramadan sonra doktorum civanıma aşık oldum. Bende bir derin hissiyat, bir bulutlarda dolaşmalar filan. Hayatımın aşkı o loş odadaymış meğer. Bir yandan bir sonraki randevuyu bekliyorum bir yandan o gün hiç gelmesin istiyorum. Çünkü 2. randevu boyun falan değil direkt meme ultrason. Ay hemen bu kadar samimi olmaya gerek yok filan diye düşündüm uykularım kaçtı. Büyük gün geldi kalp çırpıntıları ile koştum hastaneye. Sıram geldi geçtim aşk yuvamıza kalbim pırpır... Ve doktorum civanım yerine esmer uzun saçlı bir hatun kişi. Tanrım, madem nöbet günleriniz filan vardı da bebişim neden bana haber vermedin!!! Beni niye bu kadınla muhatap ettin? Kendimi terk edilmiş gibi hissettim. Hayal kırıklığı ile kapattım aşk defterimi. Her gün ultrasona girecek halim de yok. Zaten bilmiyorum doktorum civanım evli mi , 5 çocuk babası evinin erkeği mi? Kimin nesi neyin fesi!!

3. ve son randevuda yine başbaşa kaldık, yine boyun çalışması yaptı ama pek sallamadı galiba beni. Zaten siyah kumaş pantolon altına beyaz sabo giymişti. Eee doğal olarak bu da maceranın sonu demekti!!!

Yalandan Korkmam Yılandan Korktuğum Kadar

Ben yalan söylemiyorum diyen yalanın en büyüğünü söyler. Köşeye sıkıştığımızda kurtulmak için hemen cepten yalanları çıkarırız, yalan mı?? İçgüdüsel olarak daha küçücükken öğreniriz nerede yalan söyleyip kurtulabileceğimizi. Kimse bize hangi durumlarda yalan söylenir diye ders vermez.Yalanın akı karası pembesi moru büyüğü küçüğü diye bir ayırım yapmak da yalanı bir şekilde temize çıkarma çabası , o da yalan yani ... Korkalım mı yalandan? Korkalım ... Ama yalanla yılanı yanyana koy bakalım hanginden daha çok korkacaksın? Dün bağ evinin bahçesindeyim , etrafı otlar bürümüş olmuş sana balta girmemiş amazon ormanı . Güller filan da açmış bir yanda , koklayıp koklayıp geçiyorum aman da ne güzel kokarlarmış aman da renkleri ne güzelmiş , kameriyeye kahvaltı keyfi için sandalye taşıyorum bir yandan da .. Son sandalye için güller arasından merdivenle aşağıya iniyordum ki yan tarafımda bir hareketlenme oldu , hoooppp ayaklarımın dibine kıvrılmış bir şekilde yeşil sarı koca bir hortum düştü. Düşen şeyin bahçe hortumu değil de canlı hayvan olduğunu algılamam 1-2 salise sürdü. Hortum yerde hareketlenirken benim çığlık çığlığa ters yöne kaçmam bir oldu. Yılan var yılancık var. Benimki bildiğin anaconda! 1,5-2 metre boyunda bileğim kalınlığında bir şey. Annem koştu geldi , ablam içeriden olaya dahil, açma kapıları falan diye bağırıyoruz. Yılan bizden kaçmaya çalışıyor, biz dışarı çıksın diye uğraşıyoruz. Meğer bunlar kış uykusundan yeni uyandıkları için hala uyuşuk uyuşuk dolanıyorlarmış. Duvara tırmanıp kendini dışarı atması lazım, yok yapamıyor kaldı orada , çatal dili dışarıda üstümüze üstümüze geliyor. Biz taşlı sopalı savunmadayız. En son baktı olacak gibi değil, gitti en köşede dolandı kendi etrafında beklemeye geçti. Çöreklenmek denen şeyi kendi gözlerimle bizzat görmüş oldum. Fırsat bu fırsat hemen komşuyu çağırdık, geldi  vileda sopası ile sarı yeşil çatal dilliyi dışarı fırlattı.Üstelik zehirli bir modelmiş kendisi. Oh my goodness filan yani!  Gün de bana zehir oldu. Ensemde tüyler diken diken , elim ayağım titrek, ondan ürke bundan korka geçti gün. Diyeceğim odur ki , yılan yalandan çok daha korkutucudur, üstelik zehirliyse yalandan daha da tehlikelidir. Koy yanyana bu elbise bana yakışmışmıya verdiğin evet cevabı ile 2 metrelik sarı yılanı yanyana , ne hissettiğimi anlarsın belki.. Iyy çok korktum ya!

13 Mayıs 2010 Perşembe

Reklamlara Takıyorum Bazen -1

Görmem lazım bilmemne lazım diye cıngılı olan bir mobilya markası reklamı var. Orada oynayan hatun kişi , yemekteyiz programına çıkmıştı , bomboş bir villada yemek yapmıştı ki orası muhtemelen kendine ait filan değildi. Aynı masadaki diğer hatun sonra beyaz kadın ticareti nedeniyle içeri girmişti filan. Reklamda oynayan kız güya hostesti. Popişkomun hostesi. Bir de canım ailem mi ne öyle bir dizide 1 bölüm oynattılardı galiba onu. Neyse , orospik sarısı yapış yapış lime lime saçları var, dudaklarını Aysun Kayacı gibi şişirip büküyor ama iğrenç ötesi görünüyor. Bu kızımızı kalkıp mobilya reklamında oynatmışlar. Ben 2 ayrı reklamına denk geldim. Düşündüm , bu firmanın hedef kitlesi kimdir diye ama bulamadım. Yani öyle bir görüntüye sahip bir hatun kişi ev mobilyası reklamına yakışmıyor yahu. Olmuyor. Reklam ajansı sahibi kızla samimi ilişki kurduysa mesela , gel seni reklamda oynatıcam artiz yapıcam filan dediyse bile ee reklam veren firmanın bir sahibi , halkla ilişkiler- reklam bölümü filan vardır onlar karşı çıkmadı mı , naptın birader biz kerhaneye sandalye üretmiyoruz demediler mi? Ya da mobilyacı amca Hamburg mobilya fuarına giderken uçak hava boşluğuna girdiğinde korkudan hostes kızımıza sarılıp , sağ salim yere ayak basalım seni reklamlarımda oynatıcam adağım olsun falan mı dedi bilemiyorum. Yani 50 senaryo yazdım kafamda ama o kızı o reklamlarda kim neden oynattı hala anlayamıyorum.

Template Seçmeleri

Blog görüntümü seçebilsem neler yazıcam neler .. içime sinen bir görüntü bulamıyorum , ona baktım iyi , bu idare eder, bu özenti bu çalıntı filan rahata eremedim henüz. O nedenle şimdilik UNDER CONSTRUCTION gibi bir vaziyetteyim.

Çocukça olmasın , iş blogu gibi durmasın, karışık görünmesin, fazla cafcaf saçmasın derken bloguma başlayamıyorum. Çünkü seçeceğim template içeriği ciddi olarak etkileyecek.